Abreq
Ruh Hali : Job : Mesaj Sayısı : 662 Kayıt tarihi : 22/08/09 Yaş : 31 Nerden : PvP FORUM'dan
Kişi sayfası GubcBıqej: (20/20)
| Konu: Trabzonspor, bir başka deyişle "42.5 ayakkabı Paz Ocak 31, 2010 7:59 pm | |
| Milliyet Gazetesi yazarı Uğur Meleke, Trabzonspor'a övgüler yağdırırken, öneri vermeyi de ihmal etmedi.. Galiba Türkiye’de bir teknik direktörün başarısının/başarısızlığının ölçümlenmesinin en zor olduğu takım Trabzonspor... Çünkü bu takım ligin 4 büyüğünden biri; ama maddi imkânları kalan 3 büyüğün yarısı ölçüsünde... Çünkü bu takım bir Anadolu takımı; ama ülke sathına yayılmış taraftarı, topraklarındaki yetenek potansiyeli, müzesindeki şampiyonluk kupalarıyla diğerlerinden fersah fersah önde. Çünkü bu takım 4 büyüklerden biri; ama Trabzon’a en iyi oyuncuları İstanbul’a getirdiğiniz kadar kolay transfer edemiyorsunuz. Çünkü bu takım bir Anadolu takımı, ama diğer bütün Anadoluluları mutlu edecek lig dördüncülüğü, Trabzon’da hocanın kovulması anlamına gelebiliyor. Ne tam 3 büyük gibi, ne de tam 14 küçük gibi olamamanız beklenti kargaşaları ve hayal kırıklıklarını başınızdan eksik etmiyor. 42 buçuk numara ayak misali, binlerce ayakkabı modeli içinden size uyacak bir çift bulamıyorsunuz mağazada! Galiba tam da bu yüzden, Trabzon’da hedefe ulaşmak için belirleyeceğiniz yöntemler size özgü olmak zorunda. 3 büyükler gibi sınırsız transfer politikasını benimseyemezsiniz, diğer Anadolu kulüpleri gibi seyyah antrenörlerle/oyuncularla çalışamazsınız. Bir anlamda yöneticiniz de 42,5 numara düşünmek zorunda, hocanız da. Sanırım Şenol Hoca’nın göreve geldikten sonra yaptığı “yetenek hamlesi” de bu sıra dışılıkla/özgünlükle bağdaşıyor. Güneş’in yaklaşık 2 aylık görev döneminde Trabzon takımına kazandırdığı oyuncular, Alanzinho, Engin (ve hatta Ömer Aysan), pozisyon bilinci eksik ama Allah vergisi özel yetenekleri olan, hatta biraz da sorunlu futbolcular... Yeni transfer edilen Burak Yılmaz ve dönmesi halinde Yattara da bu sınıfın adamları. Aslında herkes bu adamların büyük takımlarda yıldızlaşabilecek yetenekleri olduğunu kabul ediyor, ama uyumsuz tavırları onları orta sınıf kulüplere itiyor. Güneş de bu grubu mümkün olduğunca ehilleştirip, özel yeteneklerinden faydalanma uğraşında. Şenol Hoca eğer bu yetenekli/uyumsuz “son şans oyuncuları”nı kazanmayı, ya da en azından onlardan dönemsel olarak faydalanmayı başarırsa ne âlâ... Türkiye’nin belki de tek “ön liberosuz” takımı Trabzonspor, sahada maksimum yetenekli oyuncu tutarak özellikle top ayağındayken bize ara ara Barcelona’yı hatırlatacak. Hele bir de top rakibe geçtiğinde bir anda Valladolid’e dönüşme problemini çözerlerse, şampiyonluk hedefinin düzenli yarışmacılarından biri olmaları işten değil. Şenol Güneş’in görevdeki ilk 6 maçından (F.Bahçe dışında) beşinin ligin son beş takımına karşı olması, bu kadro dönüşümünün sancılarını azaltmak için de harika bir fırsat...
Anderson’un bordo-mavisi Aslında iki sezondur (hem Yanal, hem de Broos dönemlerinde) defalarca geçen haftaki Sivas maçının ilk 30 dakikası gibi performanslar göstermişti Trabzon... Bu yıl 2-1 kaybedilen Diyarbakır veya 0-0 biten Antep maçlarındaki görüntüler de Sivas önündeki futboldan çok farklı değildi. Ama iki hocanın da elini kolunu gol yollarındaki verimsizlik bağladı. Bu sezon da ligin açık ara en fazla şut atan takımının (TS 285, GS 257, FB 256) puan durumundaki yeri ortada. Bu verimsizlik aklıma Lyon modelini getiriyor. Geçen sezon Claude Puel, yalnızca golcülerinin verimini artırmak için bir dönem Sonny Anderson’u “forvet hocası” olarak görevlendirmişti. Acaba Trabzon da bu sorununu çözmek için kendi Anderson’unu bulamaz mıydı?
Onur Kıvrak’ın şansı Trabzon’da 3 numaralı kaleciyken, bulduğu fırsatı iyi değerlendirip biri Dünya Kupası, biri Avrupa Şampiyonası görmüş iki eldiveni unutturan Onur Kıvrak’ı takip ediyor musunuz? Karşıyaka’dayken Fenerbahçe’nin de gündemine gelen, hatta Trabzon’a transferi sonrası Rıdvan Dilmen’le İzmir kulübünün yollarının ayrılmasına neden olan bu çocuk, emin adımlarla Euro 2012 elemelerinde boy göstermeye hazırlanıyor. 1988 doğumlu Ümit Milli bir kalecinin Trabzon’da formayı kapması kadar sevindirici bir şey de, teknik adamının Türkiye rekortmeni kaleci Şenol Güneş olması... Umarım Onur bu şansını çok iyi kullanır.
Şenol Hoca gülmeli Aslında Şenol Hoca’yı anlıyorum. Çünkü ben de çok istememe rağmen, duygularını belli eden, sevgisini/hüznünü gösteren bir adam olamadım. Ama her şeye rağmen, Trabzon harika paslarla ceza alanına girip olağanüstü bir gol attıysa, kenarda Şenol Hoca’yı sevinirken görmek istiyorum. Bu onun hakkı, bu Trabzon seyircisinin hakkı, bu futbolseverin/bizim hakkımız. Geçen hafta Sivas’a karşı 21 dakika acı çektikten sonra Umut ilk golü atmış, kenara bakıyorsun, Şenol Güneş sanki hiçbir şey olmamış gibi Serkan’a bir şeyler anlatıyor. 30’uncu dakikada ikiyi buluyorlar, bu kez de Güneş’in çatık kaşlarının karşısında Ömer Aysan var! Halbuki bu maçtan yalnızca saatler önce M.United, Hull’a karşı dördüncü golü attıktan sonra Alex Ferguson’u çocuklar gibi sevinirken izlemiştik. O çocuklar gibi sevinen adamın, çeyrek asırdır United’ı çalıştıran, sayısız kupa kazanan ve bu tarz takımları yüzlerce kez yenen bir hoca olduğunu da not etmek gerek. Şenol Hoca gülmeli. O gülerse, onlar gülerse, değişecek her şey... | |
|